Nükleer enerji, son yıllarda güvenlik önlemlerindeki gelişmeler sayesinde iklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir rol oynayabileceği yönünde dikkat çekiyor.
Uzmanlar, nükleer santrallerin büyük miktarda karbondioksit emisyonunu önleyerek, küresel ısınmanın yavaşlatılmasına katkı sağlayabileceğini belirtiyor.
Nükleer Enerjinin Çalışma Prensibi ve Avantajları
Adana Alparslan Türkeş Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Adnan Sözen, nükleer santrallerin temel çalışma prensibini açıkladı. Nükleer fisyon adı verilen bir süreçte atomların bölünmesiyle ortaya çıkan ısı, su buharı oluşturarak türbinleri döndürüyor ve böylece elektrik üretiliyor. Bu süreç, kömür ve doğal gaz santrallerine benzer olsa da, nükleer enerji üretim teknolojileri çok daha gelişmiş durumda.
Nükleer enerjinin en önemli avantajlarından biri, hava koşullarından etkilenmeden sürekli elektrik üretimine olanak sağlaması. Prof. Dr. Sözen, "Nükleer enerji, artan enerji talebini karşılamak için güvenilir bir kaynak. Özellikle yenilenebilir enerji kaynaklarının yetersiz kaldığı durumlarda, elektrik arzının karbon yoğunluğunu düşürmeye yardımcı oluyor." dedi. Ayrıca, yeni nesil nükleer santrallerin uzun ömürlü olması ve ekonomik olması da önemli avantajlar arasında yer alıyor.
Nükleer Enerjinin Çevresel Etkileri ve Karşılaştırmaları
Dünya enerji üretiminde nükleer enerjinin payı yüzde 9,11. Neredeyse sıfır karbondioksit ve sera gazı emisyonu üreten nükleer enerji, bu özelliği sayesinde temiz bir enerji kaynağı olarak kabul ediliyor. Prof. Dr. Sözen, "Yaşam döngüsü boyunca, nükleer enerjiden üretilen elektrik birimi başına rüzgar enerjisiyle yaklaşık aynı miktarda, güneş enerjisinin ise yaklaşık üçte biri kadar karbondioksit eş değeri emisyon üretiliyor." şeklinde bilgi verdi. Örneğin, bir kilovat saat elektrik üretimi için kömürde 820 gram karbondioksit eş değeri emisyon oluşurken, nükleer enerjide bu rakam sadece 12 gram.
Nükleer Enerjinin Zorlukları ve Güvenlik
Nükleer enerjinin en büyük sorunlarından biri, radyoaktif atıkların uzun süreli ve güvenli bir şekilde depolanması ihtiyacı. Bu atıklar, on binlerce yıl boyunca insan sağlığına ve çevreye zarar vermeyecek şekilde saklanmalı. Prof. Dr. Sözen, atıkların kurşunla zırhlanarak beton bloklar içinde yer altına gömüldüğünü belirtti.
Ancak, nükleer santrallerdeki güvenlik önlemlerinde son yıllarda büyük ilerlemeler kaydedildi. Geliştirilmiş teknolojiler ve sıkı düzenlemeler sayesinde nükleer enerji, hidroelektrikten sonra dünyadaki en büyük ikinci düşük karbonlu elektrik kaynağı haline geldi.