Küresel ısınmanın etkileri her geçen gün daha belirgin hale gelirken, şirketler de karbon ayak izlerini azaltmak ve net sıfır emisyon hedeflerine ulaşmak için harekete geçiyor. Avrupa Birliği'nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) ve Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standardı (TSRS) gibi düzenlemeler, şirketleri emisyonlarını azaltmaya ve sürdürülebilirlik raporları hazırlamaya zorluyor. Bu süreçte şirketlere destek olmak için geliştirilen iklim teknolojileri, işletmelerin karbon ayak izlerini hesaplamalarına ve azaltmalarına yardımcı oluyor.
Şirketler İçin Yeni Bir Dönem: Karbon Ayak İzi Hesaplama Zorunluluğu
AB'nin SKDM düzenlemesi, AB üyesi ülkelerle ticaret yapan şirketleri yakından ilgilendiriyor. Bu düzenleme kapsamında şirketler, ürettikleri ürünlerin karbon ayak izini hesaplamak ve bu emisyonlara karşılık gelen sertifikalar satın almak zorunda kalacaklar. Türkiye'de de yürürlüğe giren TSRS ile şirketler, sürdürülebilirlik performanslarını raporlamak zorunda.
İklim Teknolojileri Şirketlere Nasıl Yardım Ediyor?
Bu yeni düzenlemelere uyum sağlamak, şirketler için oldukça karmaşık bir süreç olabilir. İşte bu noktada iklim teknolojileri devreye giriyor. Climateware gibi şirketler tarafından geliştirilen platformlar, şirketlerin karbon ayak izlerini hesaplamalarına, emisyonlarını azaltmak için stratejiler geliştirmelerine ve sürdürülebilirlik raporlarını hazırlamalarına yardımcı oluyor.
- Veri Toplama ve Analizi: Bu platformlar, şirketlerin farklı kaynaklardan gelen verilerini tek bir platformda toplamalarını ve analiz etmelerini sağlıyor.
- Karbon Ayak İzi Hesaplaması: Gelişmiş algoritmalar sayesinde şirketlerin ürün veya hizmetlerinin karbon ayak izini doğru ve hızlı bir şekilde hesaplıyor.
- Sürdürülebilirlik Raporlaması: TSRS gibi düzenlemelere uygun sürdürülebilirlik raporlarının hazırlanmasına yardımcı oluyor.
- Emisyon Azaltım Stratejileri: Şirketlerin emisyonlarını azaltmak için farklı senaryolar oluşturmalarına ve en uygun stratejiyi belirlemelerine olanak tanıyor.
Climateware Kurucu Ortağı Dr. Sami Divleli'ye göre, bu teknolojiler sayesinde şirketler hem çevresel düzenlemelere uyum sağlayacak hem de rekabet güçlerini artıracaklar. Düşük karbonlu üretime geçen şirketler, hem maliyetlerini düşürecek hem de tüketicilerin tercih ettiği sürdürülebilir markalar haline gelecek.
