Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadelesinde, yerel yönetimlerin üstleneceği roller giderek daha fazla önem kazanıyor.
Kentlerde İklim Eylemleri
Araştırma, kentlerin iklim değişikliğiyle mücadelede hem azaltım hem de uyum açısından kritik öneme sahip olduğunu vurguluyor. Dünya genelinde yüzölçümünün sadece %2’sini kaplayan kentler, sera gazı salımlarının yaklaşık %70-75’inden sorumlu tutuluyor. Şu anda dünya nüfusunun %54’ünü barındıran kentlerin, 2050 yılında nüfusun %68’ine ev sahipliği yapması bekleniyor. Bu durum, kentlerin karbon ayak izinin artmasına yol açabilir ve iklim değişikliğinin yıkıcı sonuçlarına karşı kent ölçeğinde verilecek mücadelenin önemini artırıyor.
Yerel Yönetimlerin Sorumluluğu
Türkiye’nin merkezi siyasal yapısı, kent ölçekli politikalarda merkezi hükümetin yetki ve sorumluluklarını genişletse de, belediyelerin ulaşım, enerji kullanımı, planlama ve yeşil altyapı gibi alanlarda iklim dostu politikalar geliştirerek dönüştürücü adımlar atması gerekiyor. Pandemi ve deprem gibi afetlerin yanı sıra, iklim değişikliğine karşı kentleri adil bir şekilde dayanıklı kılmak ve enerji kaynak kullanımını dönüştürerek iklim değişikliğini durdurmaya katkı sağlamak büyük önem taşıyor.
Kentlerde yaşanan su kıtlığı, sıcak dalgaları ve seller gibi iklim değişikliği kaynaklı sorunlar, yerel yönetimlerin iklim mücadelesindeki rolünü daha da önemli hale getiriyor. Toplumun farklı kesimlerinin beklentileri, yaşadıkları şartlara göre değişiklik gösterse de, genel olarak yerel yönetimlerden iklim eylemlerinde daha fazla sorumluluk alması bekleniyor. Bu beklenti, 2024 yerel seçimlerine giderken, yerel yönetimlerin iklim değişikliğiyle mücadeledeki stratejilerini yeniden gözden geçirmeleri için bir fırsat sunuyor.