Ege Denizi, Türkiye ve Yunanistan için sadece mavi bir alan olmanın ötesinde, hayati önem taşıyan bir denizdir. Balıkçılık, turizm, deniz taşımacılığı ve biyoçeşitlilik gibi birçok alanda kritik bir rol oynar.
Fakat bu denizin karşı karşıya olduğu tehditler de oldukça fazladır. İklim değişikliği, aşırı avcılık ve kirlilik, Ege Denizi'nin dengesini bozmakta ve biyoçeşitliliğini tehdit etmektedir.
Bu tehditlere karşı koymak için, Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV) önemli bir öneride bulundu: Türkiye ve Yunanistan'ın işbirliğiyle Ege Denizi'nde 4 ayrı "açık deniz koruma alanı" oluşturulması. Bu koruma alanları, deniz canlılarının ve ekosistemlerinin korunmasına yardımcı olacak ve sürdürülebilir bir gelecek için önemli bir adım olacaktır.
İklim Değişikliği ve Kirlilik Tehlikesi
Ege Denizi, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinden de nasibini almaktadır. Deniz suyu sıcaklığındaki artış, deniz canlılarının yaşam alanlarını tehdit etmektedir. Aşırı avcılık da deniz canlılarının popülasyonlarını azaltmaktadır. Ayrıca, kara kaynaklı kirlilik de Ege Denizi'nin en büyük sorunlarından biridir. Bu kirlilik, deniz canlılarına zarar vermekte ve ekosistemin dengesini bozmaktadır.
Ortak Koruma Alanları Çözüm Olabilir Mi?
TÜDAV'ın önerdiği açık deniz koruma alanları, bu sorunlara karşı önemli bir çözüm olabilir. Bu koruma alanları, belirli deniz canlılarının ve ekosistemlerin korunmasına yardımcı olacak ve sürdürülebilir bir balıkçılık politikası için de bir çerçeve oluşturacaktır.
Ege Denizi'ni korumak için Türkiye ve Yunanistan'ın işbirliği yapması oldukça önemlidir. 1998 ve 2000 yıllarında imzalanan protokoller, bu işbirliğinin temelini oluşturmaktadır. Her iki ülkenin de bu protokolleri hayata geçirmesi ve Ege Denizi'ni korumak için ortak adımlar atması gerekmektedir.
