AFAD Deprem ve Risk Azaltma Genel Müdürlüğü, Deprem Dairesi Başkanlığı tarafından yayınlanan "Türk Deprem Araştırma Dergisi"nde İzmir ve çevresindeki deprem tehlikesine dair önemli bilgiler paylaşıldı. Dergide, İzmir il sınırları içinde 17 adet diri fay bulunduğu ve 5.8 büyüklüğünden büyük depremlerin yaklaşık 8 yılda bir meydana geldiği belirtildi. İzmir’in sismik yapısına dair yapılan detaylı analizler, bölgenin gelecekte de ciddi bir deprem riski taşıdığını ortaya koydu.
Bölgedeki Diri Faylar ve Sismik Aktiviteler
Araştırmaya göre İzmir ve çevresinde son 119 yılda hem karada hem de deniz altında birçok farklı fay segmenti aktif hale geldi. İzmir sınırları içinde yer alan 17 diri fay arasında İzmir Fayı, Seferihisar Fayı, Tuzla Fayı, Gülbahçe Fay Zonu, Dağkızılca Fayı, Gümüldür Fayı ve Efes Fayı gibi önemli yapılar bulunuyor. İzmir Fayı, özellikle İzmir Körfezi’nin güney sınırını oluşturan kuzeye eğimli ana fay olarak dikkat çekiyor.
Bölgede kaydedilen en büyük depremin büyüklüğü M=6.9 olarak belirtilirken, 5.8’den büyük depremlerin ortalama 8 yılda bir meydana geldiği ifade edildi. Bu durum, bölgede yaşayanlar için sürekli bir deprem riski anlamına geliyor. Ayrıca, fay segmentleri arasındaki stres transferlerinin, bir depremden sonra diğer fayları tetikleyebileceği de raporda vurgulandı.
Deprem Riski ve Gelecekteki Tehlikeler
AFAD’ın analizlerine göre, bölgedeki ana tektonik yapılar Holosen döneminde yüzey faylanmasına yol açmış ve yıkıcı depremler üretmiş durumda. Özellikle İzmir Körfezi’nin güneyinde bulunan yapısal süreksizlikler ve Karaburun Yarımadası’ndaki faylar, İzmir için gelecekte önemli bir sismik kaynak oluşturuyor. 30 Ekim 2020’de meydana gelen Sisam Depremi’nin ardından oluşan diğer depremler, bölgede süregelen stres transferinin bir göstergesi olarak değerlendiriliyor.
Tarihsel dönemde X şiddetinde yıkıcı depremlerin kaydedildiği İzmir’de, aletsel dönemde fayların henüz yüzey faylanması üretmediği ancak bunun gelecekte yaşanabileceği belirtiliyor. Uzmanlar, İzmir’de deprem riskine karşı hazırlıklı olunması gerektiğini ve yapılaşmada fay hatlarının dikkate alınmasının önemini vurguluyor. Bu veriler, bölgenin deprem güvenliği açısından dikkatle incelenmesi gerektiğini bir kez daha ortaya koyuyor.