Ayasofya mozaikleri Rönesans’a ilham verdi

Ayasofya’nın kubbesi altın, gümüş ve renkli taşlarla süslü. Kalp şeklindeki mozaikler ve Kazasker İzzet Efendi’nin altın yazısı ilk defa görücüye çıkıyor.

Ayasofya’nın kubbesi altın, gümüş ve renkli taşlarla süslü. Kalp şeklindeki mozaikler ve Kazasker İzzet Efendi’nin altın yazısı ilk defa görücüye çıkıyor.

Bu mozaikler kültür ve sanat tarihinin önemli bir parçası. Shakespeare’in dediği gibi: Geçmiş önsözdür. Selçuklu sultanı İzzettin Keykavus da bunu hatırlatıyor: “Biz cihanı terk edip gittik/ Zahmet ve rahatını nakşedip gittik/ Bundan sonra nöbet sizdedir/ Biz kendi nöbetimizi tuttuk ve gittik…” Peki, geçmişin önsözü ne anlatıyor? Kim, neyin nöbetini tutuyor? Anadolu toprakları bu sorulara cevap veriyor.

Ayasofya: Uygarlıkların Buluşma Noktası 

Ayasofya sadece kutsal bir mekân değil. Aynı zamanda uygarlıkların buluşma noktası. Bizans’ı yıkan Fatih Sultan Mehmet, Aristo ve Homeros gibi çok yönlü bir hükümdardı. Latince ve Yunanca bilirdi. Sarayında G. Bellini’ye portre çizdirdi. İtalyan ve Rum bilgeleriyle tartıştı. Ayasofya’ya hayran kaldı. Mozaiklerine özellikle ilgi duydu. Bu ilgi sadece İslam dünyasıyla sınırlı kalmadı.

Deesis Mozaiği: Rönesans’ın Öncüsü 

Ayasofya’nın mozaikleri 4-14. yüzyıllar arasında yapılmış. Bu mozaikler olmasa, Ayasofya bu kadar etkileyici olur muydu? Gezginler neden mozaikleri görmeye geliyor? Çünkü mozaikler olağanüstü bir sanat eseri. Üst kattaki Deesis mozaiği bunun en güzel örneği. Leonardo’nun Son Akşam Yemeği freskosuna benziyor. Konusu basit: Meryem Ana, İsa ve vaftizci Yahya, İsa’dan günahkarlar için şefaat istiyor. Ama bu mozaiğin özelliği, İsa’nın gözlerinin her yere bakması. Bu, Rönesans’ı etkilemiş bir özellik. Bu yüzden, gezginlere Urfa’dan İstanbul’a Mozaik Yolu’nu tavsiye etmiştim. Bu mozaiklerin evrenselliğini anlatmak için Anadolu Topraklarında Mozaik kitabımı yazdım. Kitabımda yabancı bilim adamlarının da görüşleri var.

Pensilvanya Üniversitesi’nden Prof. Dr. R. Ousterhout, Deesis mozaiğinin Rönesans’a çok güçlü bir şekilde etki ettiğini söylüyor. Bu mozaiğin hümanizmi yansıttığını, 14. yüzyıl İtalya’sı için bir önsezi ve kehanet olduğunu belirtiyor. 19. yüzyıldan H. Matthews ise Fatih Sultan Mehmet’in kentleri yıkmayan, bilime saygılı bir sultan olduğunu anlatıyor. Fatih’in 1480 yılında yaptırdığı portrede gül kokladığını, savaş kıyafeti giymediğini ifade ediyor.